24 Mart 2014 Pazartesi

SEVGİNİN SON DİLEĞİ, Debbie Macomber

Çok satan kitapları okumayı pek sevmem. Merak etsem de beklerim yıldızı sönsün biraz zaman geçsin de öyle okuyayım derim. Bilmem ki neden? Edebiyat dünyasının sipariş üzerine yürüdüğünü düşünüyorum bazen sanırım ondan olacak.

Neyse bugün tanıtacağım kitap çok yakın bir arkadaşımın reklamları sonucunda elime ulaştı. Seriyi okumuştu ve bana da mutlaka okumam gerektiğini söylüyordu en sonunda elindeki 3 kitabı bana ödünç verdi. Sanıyorum serinin 6 kitabı var.

SEVGİNİN SON DİLEĞİ, Debbie Macomber
KONUSU- Birbirlerine büyük aşkla bağlı olan genç bir çiftin kanser yüzünden değişen hayatları. Karısını kaybeten Micheal için bir yıl çok zor geçer. Bir yılın sonunda eşinin ona bıraktığı bir mektupla -vasiyetle- hayatına yeniden devam etmeye çalışır.

Fazla uzatmak istemiyorum 1 hafta da okudum bitirdim. Amerikan love story filmleri gibi hafif, duygusal bir kitap. İlk olarak Sevginin Son Dileğini seçtim, yazarın tarzına dair de fikrim oldu. Belki biraz önyargılı başladım fakat sonunda gülümseyerek kitabı kapattım. Bu kitap kafamı boşaltmama yardımcı oldu. Benzer  sağlık sorunlarını ailemizde bizde yaşadığımız için bana hayata dair olumlu ipuçları verdi. Kısacası keyif aldım.

Okurken çok kuralcı olmayın diyorum, bırakın ruh haliniz ne istiyorsa onu okuyun ama yeter ki okuyun.

Sevgilerimle,

20 Mart 2014 Perşembe

Ahmet Şerif İzgören'den çocuklara harika kitaplar...

Size bugün tanıtacağım kitap çocuklara çok güzel duyguları geçiren, okumayı sevdiren, geleceğin büyüklerine doğru insan nasıl olunur konusunda eğitici fikirler veren hikaye kitabı....



Kitabı bu kadar heyecanla anlattım çünkü yazarına hayranım. Ahmet Şerif İzgören sadece çocuklara değil büyüklere de kitaplar yazan bir danışman. Eğer tanışmadıysanız hemen tanışın derim hatta size bir kolaylık yapayım aşağıda, youtube'da yer alan bir videosunun linkini paylaşayım ...

https://www.youtube.com/watch?v=wYU9BfwHTbM

Gelelim KÜÇÜK BEYAZ UĞUR BÖCEĞİ kitabına. İçinde,

Film Başlıyor!
Heykeli Dikilen Eşek
Kazanmak mı Yardım Etmek mi?
Boş Bir Kümeş, Birkaç Dolu Kalp
Tahtadan Kılıç
Uç uç Böcecik

adında üç hikayenin anlatıldığı eğlenceli, öğretici bir kitap. Hikayeler verdikleri mesaj için özenle seçilmiş, çok eğlenceli resimlerle süslenmiş.

Kitabı akşam yatarken siz çocuğunuza okuyabileceğiniz gibi ilkokul ikiden itibaren bütün çocuklar tek başına rahatlıkla okuyabilir. Hatta ben mutfakta çalışırken kızımı yanıma alıp ona orada okuttum ve çok keyif aldım. Okumaya direnç gösteren çocukları bile çözdüğünü söyleyebilirim.

Mutlaka bir an önce alın ve çocuğunuzla keyfini çıkartarak okuyun derim. Hatta almışken kendinize de bir kitabını seçin.

Sevgiler,



13 Mart 2014 Perşembe

Fotoğraflarla Aziz Nesin'in yaşamöyküsü

Oğlunun anlatımıyla Aziz Nesin'in yaşamöyküsüne tanıklık ettiğimiz GÖMÜYÜ ARAYAN ADAM eski albümlerden fotoğraflarıyla tarihsel bir anı kitabı. Çünkü sadece Aziz Nesin'in hayatına değil cumhuriyet öncesine, cumhuriyet  dönemine, tek partili döneme, Aziz Nesin'in yakın çevresine tanıklık ediyoruz. Fotoğrafları o günleri görsel olarak da canlandırma şansına sahip oluyoruz.


Öyle bir hayat ki hayran olmamak mümkün değil, daha 5 yaşındayken hafız oluşu, üstün zekasıyla Darüşafakaya kabulu, annesini kaybedişi, Kuleli Askeri Okulu günleri, istifası, çıkardığı çeşitli yayınlar  nedeniyle uğradığı baskı, bu baskılara rağmen düşüncelerinden hedefinden vazgeçmeyen bir kişiliğe sahip oluşu... Bir insanın hayat hikayesini dinlerken onun yaşadığı dönemi de gözününde bulundurmak şarttır. Koşulları en azından taahhül etmek gerekir. Cumhuriyet'in ilk gençlerinden olan Aziz Nesin hiç bir zaman doğruyu söylemekten çekinmeyen bir kişilik olmuş.  Hep not almış, yazmış... kitapta kendi el yazısıyla notlarından örnekler de göreceksiniz.

Ali Nesin kitabın başında babamın yaşamöyküsünü nesnel bir anlatımla ele almam mümkün değil çünkü o benim babam diyor. Anlatıma başlarken de babamı anlatabilmek için her şeyden önce çok sevip saydığı annesiyle babasını bilmek gerekir diyor ve bizi bir ömüre şahitlik etmeye davet ediyor.

Kitapta NESİN VAKFI'nın nasıl kurulduğunu, vakfa bizzat emeğiyle nasıl can verdiğini görüyoruz.

Geçmişten öğreneceğimiz çok şey var, özellikle de hedefi olan güçlü doğru adamlardan....

Size ekte Aziz Nesin'in güzel bir şiiriyle selam vermek istiyorum. Bu şiir beni ümitlendiriyor, yarına dair güç veriyor.

Keyifle okuyun.

12 Mart 2014 Çarşamba

Her gerçek devlet yozlaşmıştır...LEVIATHAN

Yaşayan en ünlü Amerikalı yazarlardan biri olan Paul Auster'ın olaylar olaylar içindeki romanı LEVIATHAN çok farklı kişiliklerin rastlantılarla birbirine bağlanan, sorgulayan hikayesiyle dikkat çekiyor.



Hikaye bir ölümle başlıyor. Ardından olaylar, birbiriyle ilişkili ancak rastlantılar sonucu karşılaşan karakterlerle sürükleyici bir şekilde devam ediyor. İçinde eleştiri, toplum kurallarını sorgulama, insanın kendisiyle verdiği mücadale, nefret ve aşk var. Ama tüm bunları okurken, düşünmeni belki de doğrularınla savaşmanı sağlayacak bir tarz da sunuyor.

Yazarın okuduğum ilk romanı ancak kurgusuna, karakter analizlerine, sıkmadan romanın içine çekişine hayran oldum.  Tabii çevirinin başarısını da gözardı etmemek gerek. Bazen çok iyi kitapları kötü çevirileri nedeniyle bir kenara bırakıyorsunuz. Tavsiye ile okuduğum yazarın neden en ünlü olduğunu ben de anlamış oldum. Araştırmalarımı yaparken dikkatimi çeken iki blog yazısını aşağıda sizlerle de paylaşmak istiyorum.

İyi okumalar,




Kitap tanıtımıyla ilgili bu blog da ilginizi çekebilir

http://www.edebiyathaber.net/paul-auster-seytan-ayrintida-yazarin-dehasi-labiretlerde-gizli/

Yazarın hayatıyla ilgili detaylı bilgi için, 

http://www.edebiyathaber.net/paul-auster-seytan-ayrintida-yazarin-dehasi-labiretlerde-gizli/


11 Mart 2014 Salı

GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ GÜNEŞLİ GÜNLER...

...başlığımı böyle atmak istedim. Bugün ülkem için çok üzücü bir gün. Ne olursa olsun kim olursa olsun ne için olursa olsun bugün ülkemde 15 yaşında bir çocuk annesinin ellerinden kayıp gitti. Ülkemde yaşanan bir çok faili meçhul gibi bu olayın da faillerinin bulunup bulunmayacağına dair halkın şüpheleri var. Umarım adalet yerini bulur ve umarım yarına GÜZEL GÜNLER GÖRME umuduyla bakarız. Anne olarak tek dileğim bu!

Bugün sizlere tanıtacağım kitap ANNELER ve KIZLARI. Çocuk sahibi oluncaya kadar biri için endişelenmek ne demek bilmiyorsunuz. Kucağınıza bir gün bir mucize bırakıyorlar ondan sonrası öncesine hiç benzemiyor. Yavrunuz için en iyisini en güzelini en doğrusunu yapmak istiyorsunuz.

Bu kitap bebekliğinden itibaren,  küçük kızınızla kuracağınız ilişkide rehber olacak nitelikte...Yazar İlkim Öz evlilik ve aile terapisti. Giriş yazısında şöyle diyor " Bir kızınız varsa şansılısınız...Çünkü o sizin ömür boyu en iyi arkadaşınız olacak, ancak zor günleri el ele ve omuz omuza atlatabilirseniz..."
Benim de iki kız annesi olarak tek umudum bu. Dolayısıyla zaman zaman bu tarz kaynak kitaplara başvururum. Tabii büyüklerimden gördüğüm yöntemler var ama çağ değişiyor, biz değişiyoruz, bugün çocuk iletişiminde yaşadığımız durum ile dünü kıyaslamak mümkün değil. Dolayısıyla mümkün olduğunca doğru bilgi edinmek, bunlardan bizce doğru olanları seçmek ve uygulamak gerekiyor.

Kitabın içinde loğusalık dönemi, ilk bir yıl, 0-3 yaş dönemi, kreşin önemi, baba ile kız ilişkisi, ergenlik, genç kızlık dönemi, cinsel kimlik sapması, flört, üniversite dönemi, eş seçimi gibi tüm konularda bilgiler ile  psikolojik değerlendirmeler ve yönlendirmeler yer alıyor.

Ben ilk raundu atlattım. Bir ergenlik dönemi ve bir sınav dönemi geçirdim. Şimdi ikincisini bekliyorum.  Zaman zaman çaresiz kaldığım durumlar oldu, öylesi durumlarda kitaplardan destek aldım ve faydasını gördüm. Size de tavsiye ederim...

İyi okumalar,


7 Mart 2014 Cuma

ATATÜRK'ün tavsiyesiyle BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİ.

Hiç Anıtkabir'e gittiniz mi? Duygusal bir mekandır. Kurtuluşun, kuruluşun, varoluşun öyküsü vardır içeride. Eğer ortak duyguları yaşıyorsanız gözleriniz dolar ama sadece Mustafa Kemal için değil, onunla savaşan tüm Anadolu için. Her köşesi ayrı etkiler insanı ama orada bir kütüphane vardır insanı hayrete düşürür. Kütüphanede Atatürk'ün okuduğu kitaplar sergilenmektedir. Acayip etkilenmiştim... bir insanın bu kadar çok kitap okuması, hele o dönemde o savaş viran içinde beni büyülemişti.

Bugün aktaracağım kitap Atatürk'ün okutulmasını istediği bir kitap BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİ'nde. Kitap Grigoriy Petrov tarafından yazılmış, bir ülkenin yokluk içinde eğitimle yeniden varoluşunun hikayesi. Çok etkileyici bir kitap, günümüzde bulunduğumuz ortamda dahi mutlaka okunması gereken bir kitap. Kitabı bitirince neden özellikle okullarda okutulmasını emrettiğini anlıyorsunuz.

Yazar aslında bir din adamı. Çok başarılı bir hatip, konuşmalarıyla toplumu etkileyen güçlü bir kişilik. Kitabın giriş bölümünde fotoğrafıyla birlikte kısa bir bölüm onun tanıtımına ayrılmış. Kısa bir alıntı yapmak istiyorum,

"Petrov'un ustalığına tapanlar arasında, Rusya'nın güçlü ve etkili maliye bakanı Kont S.Y.Vitte'ye de görüyoruz. Kont, anılarında, kendi kurduğu Petersburg Teknik Üniversitesi'ni ziyaret etmek isterken Petrov'un konferanslarından birine gittiğini ifade ediyor. Bir dini konferansa gitmeyi aklından bile geçirmeyen Vitte şu cümleden oldukça etkilenmişti - "Petrov konferans verirken diğer hocalar konferans veremiyor, çünkü bütün öğrenciler diğer dersleri bırakip Petrov'u dinlemeye gidiyorlar." "

Eğitime ve bilime inanan yazar bir müddet sonra konferanslarının kilise yönetimi tarafından özel sansürden geçirilmesi nedeniyle görevinden istifa eder.

Beyaz Zambaklar Ülkesi'nde yazar Finlandiya seyahat notlarından yola çıkarak 1800'lü yılların sonlarında Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için ülkede bir avuç aydının verdiği mücadeleyi akıcı bir dille, masalsı bir destan olarak yazmıştır.

Tarihimizle benzer bir mücadelenin izlerini görüyor ve okuyoruz.

Saklı kalmış bu eseri mutlaka alın ve okuyun. Etkileneceksiniz, görev aşkıyla dolacaksınız. Okumak ne kadar değerli bir kez daha anlayacaksınız.

Keyifli okumalar,


5 Mart 2014 Çarşamba

Eski semte yolculuk. VEFA ve LABİRENT SAHAF

Aslında geçtiğimiz pazar planımız, İstanbul'da yaşıyor olmamıza rağmen yıllar yılı gidemediğimiz VEFA BOZACISI'na gitmek, bizim kızlara bozayı yerinde tattırmaktı. Tabii aynı zamanda Vefa semtinde küçük bir gezintiyle, çocukluğumun geçtiği bölgenin havasını da koklatmak istemiştim. Ama hayatın en sevdiği tarafıdır hep süprizlerle doludur,  o gün de bizi çok mutlu eden bir süprizle karşılaştık ve gezimiz bu süpriz nedeniyle biraz uzadı....

Vefa'da Şehir Tiyatrolarının tarihi REŞAT NURİ sahnesinin arkasına arabamızı park ettikten sonra tam sağımıza bir döndük ki eski bir sahafla karışılaştık. Kızlarım ve ben maden bulmuş keyifle içeriye daldık. Hiç sahaf gezdiniz mi, çok zengin hazinelerle dolu, büyülü yerlerdir. Sıfır kitapların kokularına da bayılırım ama o sahaflardaki sararmış, yüzlerce elden geçmiş, defalarca sayfaları çevrilmiş kitaplara dokunmanın keyfi bir başkadır. İkinci el oldukları için de fiyatları çok uygundur. Neler yoktu ki içerde romanlar, 1940 tarihli mecmualarının fasükül ciltlemelerinden yapılmış kataloglar, yabancı dilde bir çok yayın, antika eşyalar vs.


Her birimiz hemen birer kitap aldık ama daha uzun zaman ayırabileceğimiz bir vakitte tekrar uğracağımıza dair birbirimize söz verdik. İnanın içerde 1 - 2 saat kolaylıkla geçer. 


Vefa semtinin bize süprizi bu kadarla bitmedi. Çocukları yıllardır kütüphaneye götürmek isterdim, İstanbul koşulları nedeniyle bir türlü kütüphane gezdirme, havasını koklatma şansım olmamıştı. Labirent Sahaf'ı 100 mt.kadar geçince karşımıza "Sibyan Okulu" olarak açılan şimdilerde kütüphane olarak hizmet veren bir bina çıktı. Şansımıza açıktı da ... tarihin içine bir adım daha attık ve kütüphaneyi turladık. Çok küçük bir kütüphane olmasına, raflarında yayın çok az olmasına rağmen içerde öğrenciler sessizlik içinde derslerini çalışıyorlardı. Bizim çocukluğumuz da böyle geçmişti. Bizler internet çocukları olmadığımız için en yakın kütüphane de alırdık soluğu. Ödevlerimizi orada yapar, kitap ödünç alır, okur verirdik. Güzel günlerdi... Ama baktım bizim kızların da ilgisini çekti. Sahi ne oldu mahalle arasındaki kütüphanelerimize? Yoksa biz okumayı, araştırmayı mı unuttuk? 


Recai Mehmet Efendi Sibyan Mektebi


Bu süprizlerin ardından asıl hedefimize ulaştık. Vefa Bozacısı'nda aldık soluğu, marketlerde satılanlarla ilgisi olmayan taze bozalarımızı leblebiyle birleştirdik, lezzetin keyfini sürdük. Mekan kurulduğu yıldan bugün aynen korunmuş, Atatürk'ün boza içtiği bardak duvarda özel camlı alanında sergileniyor. Mekanın hemen karısında yer alan kuruyemişçi de Vefa Bozacısı'yla aynı tarihte açılmış. Vefa Bozacısı'nın sahipleri hiç leblebi satmayı düşünmemişler, bu da onların kısmeti, herkes kendi kısmetini yemeli demişler. Ne güzel değil mi? 




Fırsat bulduğunuz an gidin, bugün bugündür yarın ne olacağı belli değildir! Keyifli gezmeler, mutlu okumalarınız olsun. 

4 Mart 2014 Salı

Eski fotoğraflardan günümüze efsane bir aşk hikayesi...KURT SEYT ve SHURA

Bugün size tanıtacağım kitap çok yakın biz zamanda Kıvanç Tatlıtuğ'un başrolünde yer aldığı TV serisi ile ekranlara taşınacak olan KURT SEYT ve SHURA.



Kitabın kahramanı Kırımlı bir Türk subayı olan KURT SEYT yazar Nermin Bezmen'in dedesi. Nermin hanım küçüklüğünden itibaren dedesine hayran bir torun olarak büyümüş. Aile içinde dedesinin yaşadığı efsanevi bir aşk anlatılırmış. Aşkın diğer kahramanı ise soylu bir Rus ailesine mensup SHURA imiş. Yıllarca Nermin hanım bu aşkın detaylarına ulaşmaya çalışmış, bu hikayeyi bir romana çevirmeyi planlamış ve sonunda aradığı ipuçlarına ulaşmış, romanı ete kemiğe dönmüş. Bize de heyecanla bu hikayeye şahit olmak düşmüş. Yazarın araştırma serüvenini aşağıdaki linkten ayrıntılarıyla okuyabilirsiniz...

http://yasam.bugun.com.tr/iste-gercek-hikayesi-haberi/996108

Kitabın tanıtımından, 

Kurt Seyt: Mirza Eminof'un oğlu olarak servet ve ünvanla doğmuştu. Yakışıklıydı, hırslıydı, cesurdu. Çar Nikola'nın Muhafız Alayında genç bir Üsteğmen oluşu onu Bolşeviklerin ölüm listesine dahil etmişti. Kaçarken getirdiği bir taka dolusu silahı Mustafa Kemal'in Kuva-yi Milliyesine teslim ettiğinde, karşılık istemeyecek kadar gururluydu. Hayatına sıfırdan başlarken elinde kalan serveti sadece gururu ve aşkıydı.

Shura: Tchaikovsky nağmelerinin romantizmi ile sarılmış karlı bir Moskova gecesinde, henüz onaltısındayken saf güzelliği, beklentisiz aşkı ile Seyit'in dünyasına girdi. Ailesinin ünvanı, serveti onun da ülkesinde kalmasına yardımcı olamadı. Sevdiği erkekle atıldığı bu macerada bir daha hiç göremeyecekleri vatanlarının, ailelerinin, artık yaşamayacakları geçmişlerinin hasretlerini birbirlerinin aşklarında dindirmeye çalıştılar.

Büyük bir aşkın, harbin, ihtilalin, hasret ve hüzünlerin hikayesi ile okuyucuyu baştan sona kendine has bir tat, merak ve heyecanla sürükleyen, uzun süren araştırmaların gerçeklikle aktarıldığı bir roman, "Kurt Seyt ve Shura."

Benim notlarım, 

Dönem muhteşem, dünyaya değişiyor, değişimle birlikte insanların bir ülkeden diğer bir ülkeye göçlerine, zamanın zor yaşam koşullarına, savaşa, cesarete şahit olurken dev bir aşkı kahramanlarıyla birlikte yaşıyorsunuz. Bunun gerçek bir hikayeden kurgulandığını bilmek ise romanı katbekat daha çekici kılıyor.



Yazarın aynı seriden bir kitabı daha bulunuyor

http://www.kitapperver.com/kitap/kurt-seyt-murka-p396378.htmlBugünlerde ise raflarda DEDEM 

KURT SEYT VE BEN,  Destek Yayınları baskıyla yer alıyor.

http://www.kitapperver.com/kitap/dedem-kurt-seyit-ve-ben-p557110.html


Keyifli okumalar diliyorum.

3 Mart 2014 Pazartesi

BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN...SABAHATTİN ALİ'NİN ROMANI

Başını önüne eğmeden yaşa...konuş ama konuştuklarının arkasında dur. Öyle bir git ki gidişin seni efsaneleştirirken sebeb olanları lanetlesin. 

Öncelikle kalemine hayran olduğum SABAHATTİN ALİ'nin hayat hikayesini roman tadında okumak çok etkileyiciydi. Ayrıca romanın içine eklenmiş eski fotoğraflar bizi geçmişe bir yolculuğa çıkartıyor. Fotoğraflarda o dönemin entellektüel çevresine ve AZİZ NESİN - SABAHATTİN ALİ - NAZIM HİKMET dostluğuna şahit oluyorsunuz. Düşünün nasıl bir dönem ki Türkiye ebebiyat dünyasının bütün efsaneleri bir arada? Roman da tek partili dönemin baskıcı yapısına, ekonomik koşulların güçlüğüne rağmen adı geçen yazarların halkı bilinçlendirmeye yönelik yaptığı girişimleri okuyorsunuz.

Bunun için romanın sahibi ve Sabahattin Ali'nin arkadaşı Hıfzı Topuz'a teşekkür etmek istiyorum. Hıfzı Topuz'un iki farklı eserini daha okudum. Hepsi aynı tad da yazılmış tarihe şahitlik yapmamazı sağlayan, sade diliyle, karakter analizleriyle dikkat çeken kitaplardı. Onları diğer yazılarımda sizlerle paylaşacağım.



KİTABIN TANITIMI

Asla başı öne eğilmedi Sabahattin Ali'nin. Düşüncelerini yapıtlarında ve gazete yazılarında yılmadan savundu... 41 yıllık kısa yaşamı boyunca Türk edebiyatının dünya dillerine çevrilen seçkin örneklerini vermekle kalmadı, yurdu için bağımsızlık istedi, özgürlük istedi, çağdaşlaşma istedi...
Bu değerlerin düşleriyle yaşadı. Bu düşlerin bedelini hapishane ve sürgünlerle geçen bir yaşamının ardında Istranca ormanlarında katledilişiyle ödeyecekti.
Hıfzı Topuz bu romanda, belgelere dayanan özgün kurguyla Sabahattin Ali'nin gençlik günlerinden öldürülüşüne uzanan trajik yaşamına ayna tutuyor.


Size Sabahattin Ali'den bir şiirle veda etmek istiyorum ve bu kitabı mutlaka okuyun, tarihte gizli bir şey kalmasın, tarihi bilmeden geleceğimizi belirlemeyelim diyorum...sevgilerimle,

DERE
Niçin bu derenin suları kara,
Niçin böyle hırçın akıyor dere?...
Niçin deli gibi koşup kenara,
Billurdan kancalar takıyor dere?...

Arzun tutunmaksa eğer sahile,
Ey dere, bu coşkun gayret nafile!
Bu sahil ki savmış nice kafile
Seni tutar mı, ey suyu mor dere?...

Ağlama ey dere!..Gürültüsüz ak...
Kader bu Ne yapsan suyun akacak!
Çok zordur çırpınıp tutunamamak
Fakat bir kere de bize sor dere!...

(Servetifünun, 12.05.1927)
Sabahattin Ali


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR....HIFZI TOPUZ'un Sabah Gazetesi röportajı 

http://www.sabah.com.tr/Kitap/2013/03/23/benim-hicbir-zaman-buyuk-hirslarim-yoktu

1 Mart 2014 Cumartesi

Jane Eyre ... güçlü, aşık, zeki kadın kahramanım.

Geçmişten günümüze bildiğiniz romantik romanları sayın desem ilk akla gelenlerden biri JANE EYRE olur değil mi?

Charlotte Bronte ne güçlü bir kadın karakter yaratmıştır. Varlıklı bir ailede dünyaya gelen sonrasında katı kuralları olan bir yatılı öğretmen okuluna sürülen, en yakın arkadaşını orada kaybeden, okuldan başarıyla mezun olup mürebbiye olarak hayata atılan Jane Eyre bence halen kadınlar için cesaret örneğidir. Mürebbiye olarak gittiği malikanede acımasız bir patronla karşilaşan Eyre onu aklı ve zerafeti ile etkilerken kendisi de ruhunu aşkla imtihan etmiştir. Dönemine göre kararlı, doğrularından şaşmayan ama toplusal kurallara da karşı çıkmayan karakterimiz yaşayadığı türlü maceralardan sonra aşkına ilelebet kavuşmuştur.  Bu romanı okurken hep düşünürüm acaba Reşat Nuri Güntekin de Çalıkuşu'nu yazarken bu karakterden etkilenmiş olabilir mi? Belki de geçmişte kadınlar güçlüydü ya da o kadar kısıtlı özgürlüklere sahipti ki daha çok savaş vermesi ve yazarlar tarafından efsaneleştirilmesi gerekiyordu.

Her ne olursa olsun. Bu kadın karakterle gurur duyuyorum. Aşkına sahip çıkan, erkek egemen bir dünya da dimdik ayakta duran kahramanlar hep çekicidir.

Bu klasik eser geçmişten günümüze defalarca sinemaya ve tv dizilerine aktarılmıştır. Ben aşağıdaki linkte yer alan iki versiyonunu çok beğenerek izledim, oyunculuklar harika. İzlemediyseniz mutlaka izleyin. Ama önce okuyun ki sadece  yönetmenin hayal gücüne bırakmayın eseri.  Benim elimde MARTI yayılarından çıkmış tam metinli baskısı var. Çevirisi de hatasız tavsiye ederim.

Bu arada bence her yazar o ya da bu şekilde kendini yazar, sadece romanını sonunu hayal gücüne göre bağlar. Ne demek istediğimi aşağıda yer alan yazar hayat hikayesinden anlayacaksınız...



Güzel günleriniz, keyifli okumalarınız olsun.


http://www.imdb.com/title/tt1229822/

http://www.imdb.com/title/tt0780362/?ref_=fn_al_tt_2