13 Aralık 2014 Cumartesi

DAHA / HAKAN GÜNDAY



Hakan Günday kitapları benim için pembe dünyamdan korkutucu bir rüya ile uyanmak gibidir. Başlarım okurum, yüreğimin kaldırmadığı yerlerde kitabı kapatır, bir süre cesaretimi toplamak için rafa kaldırır sonra tekrar elime alıp okurum. Yazarın karakterleri yaşatma başarısı, onların ruhlarının derinliklerine inme başarısı bu etkiyi yaratmaktadır. Mutlu sona bağlamaz, bir umut kırıntısı ararsınız, gerçekler buz gibi çarpar yüzünüze hayatta başka gerçekler olduğuna dikkat çeker. Açıkçası Hakan Günday okumak cesaret ister. 

DAHA romanı çıkar çıkmaz almış ve okumuştum.  Çünkü güncel bir sorunu işliyordu. Kaçak göçmenler ve insan kaçakçılığı meselesi. Üstelik şu günlerde güneyimizde sıcak savaş devam ederken çok da dikkat çeken bir konu. Baş kahramanımız çocuk yaşta babası sayesinde bu karanlık alame dalmak zorunda kalmış GAZA. Babasının sevgisine muhtaç, onun gözüne girmek için her şeyi yapabilecek küçük bir çocuk. Baba ise bana göre insan denilemiyecek bir zavallı. Gaza iyilik ve kötülük arasında kalmış bir çocuk. Her yeni gelen kaçaklarla ölümü, acıyı gören ama onları insan değil bir ticaret malzemesi olarak gören bir zihniyetin ürünü küçük bir çocuk. Ve bu çocuğun yaşadığı çelişkiler. Doğru yanlış, iyi kötü... Roman bu çelişkilere işaret edecek şekilde Arthur Rimbaud’tan bir alıntıyla başlıyor: “Dayanılmaz olan tek şey, hiçbir şeyin dayanılmaz olmamasıdır”

Ve gelelim benim bu romandan sonra yaşadığım süprize. Evde bir akşamımızı film izlemeye ayırıyoruz. İstiyoruz ki izlediğimiz filmler ilginç konularla, başarılı yönetmenlerin işi olsun. Kızımın seçtiği bir filmi geçen hafta izledik. "SÖZ".  Kardeş yönetmenler Jean-Pierre ve Luc Dardenne'in prodüksiyonu olan film başlar başlar karşımda GAZA.yı gördüm. Konusu aynen DAHA daki gibi insan kaçakçılığı yapan ruhsuz, yarı deli, insanlığını yitirmiş bir baba ve onun 13 - 14 yaşlarındaki oğlu IGOR'un yaşadıkları üzerine kurulmuş. Özellikle de IGOR.un. IGOR'un babası insan kaçakçılığı yapmaktadır. Ama insanları bir yere götürmek değildir niyeti. Onları satmaktır. Kadınları pazarlamakta, erkekleri işçi olarak çalıştırmaktadır. Pis işlerini de küçük oğluna yaptırmaktadır. Bu kaçak grubu içinde İGOR.un zenci bir arkadaşı vardır. onu sever IGOR. Birgün arkadaşının karısı ve bebeği de gelir. Arkadaşı babasının insaatında kaçak çalışırken ölür ve IGOR.dan bir söz ister. Karısını ve çocuğunu koruyacaktır. Bu andan itibaren IGOR, çok sevdiği, gözüne girmek için uğraştığı babası ile insanlığı arasında kalır. 

Şok şok şok içinde izledim filmi. Bulursanız romanı okuyanlar siz de izleyin derim. Bakalım benim izlenimim sizde oluşacak mı? Kim bilir belki yazar da bu filmi izlemiş bu ilginç hikayeyi bizim ülkemizde yaşanan kara tabloya dönüştürmüştür. 



Keyifli okumalar, iyi seyirler diliyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder