7 Ekim 2016 Cuma

ARKADAŞ ISLIKLARI / ORHAN KEMAL

ARKADAŞ ISLIKLARI / ORHAN KEMAL





Bu aralar bütçe kısıtlaması uyguluyorum kendi kendime. Bu kısıtlamadan elbette kitap alışverişlerimde etkileniyor. Çok kitabım var. Maalesef kitaplık için de evimde küçük bir alanım var. Dolayısıyla elimde seçili eserler kalsın istiyorum. Benim okuduklarımı bir çok insan da okusun istiyorum. O nedenle kitaplığımı boşaltınca mümkün olduğunca çok kişinin ulaşabileceği kütüphanelere kitaplarımı bağışlıyorum. Bu arada alıp okumadığım, araya başka kitaplar girdiği için yarım kalan sırada bekleyen eserler  var. İnanın kitap sitelerine bile girmiyorum. Onun yerine fırsat buldukça kütüphaneye gidiyorum. Şu anda elimde kütüphaneden ödünç aldığım SEFİLLER var mesala. İş bankası yayınlarından, 5 cilt olarak basılan orjinalini okuyorum. 3.ciltteyim ve muhteşem duygular içindeyim. Yüzyıllar geçmesine rağmen bu kadar etkileyici yazabilmek nasıl bir şey onu düşünüyorum. İkinci cilt tamamlandığında ben bir türlü kütüphaneye gitme fırsatı bulamadım o arada da elim & gözüm boş kalmasın diye ARKADAŞ ISLIKLARINA başladım. Epeydir sırasını bekliyordu.


Taze bitti…


Orhan Kemal’dan bir roman daha kitaplığımda okunmuşlar rafında yerini aldı. Diyalog yoğun bir roman okudum. Açıkcası benim tarzım değil. Senaryo okuyormuş gibi oluyorum. Ama okurken yazarın hayat hikayesini de bildiğim için romanı arkası yarın tarzında yazdığını sonra birleştirdiğini düşündüm. Çok kolay senoryalaştırılabilecek bir eser aynı zamanda. Karakter çok canlı. Döneminin insanını, mahallelerini, insan ilişkilerini başarılı bir şekilde aktarıyor. Hayatını sorumsuzluk içinde yaşayan, arkadaş ıslıklarıyla tasasız sokaklara koşup sabahlayan bir bıçkın bir delikanlının çok genç yaşta bir kızı sevmesi ve okulu bırakması üzerine kurulu hikaye. Kızı vermiyorlar çünkü önceden varlıklı ama babası ölünce ekonomik olarak sıkıntıda olan bir ailesi var delikanlının. Bir de oğlanın işsiz güçsüz serseri halleri var. Tam kızdan vazgeçip aşkını kalbine gömecekken bu defa kız kaçıyor oğlana ve hikaye başlıyor. Evlenmeden oradan oraya sığınarak hayatlarını sürdürmeye çalışırken kız çalışmak istiyor, hatta gel fabrikada birlikte çalışalım diyor  ama oğlan fabrikada çalışmanın arkadaşları tarafından ayıplanacağını düşünüyor. Sonunda mecbur bir işte çalışıyor ancak bu defa da çok genç yaşta karı koca ilişkisini kaldıramıyor. Sevdiği kadını yaptığı kavga sonunda kovuyor. Eski hayatına dönüyor. Bence asıl hikaye bundan sonra başlıyor. Delikanlı içinde derin hesaplaşmalar ve sevdanın ateşiyle kavruluyor. Kızı tüm aramalarına rağmen bulamıyor. Böylece geçen zaman diliminde delikanlı kızın durumuyla ilgili kafasında senaryolar üretip duruyor. Kızın kötü yola düşmesiyle ilgili hikayeler. İşte benim kadın olarak en sevmediğim bölüm de bu oldu. Bir kadın ayaklarının üstünde duramaz erkeksiz kalınca direkt kötü yola düşermiş hikayesi. Yok ya inanmıyorum. Ama o dönemin koşullarını düşünürsek böyleymiş demek. Neyse hikayenin sonunda kızı buluyor ama….


Eeee sonunu da söylersem heyecanı kalmaz değil mi? Bütçeniz müsaitse romanı alın. Değilse hemen bir kütüphaneye. Kütüphaneler şenlensin.


Okudukça zenginleşen bir hayata uyanmak dileğiyle keyifli okumalar dilerim.

11 Ocak 2016 Pazartesi

GÜZEL YAZI DEFTERİ / TOMRİS UYAR



Sabah kitaplardan yaptığım yeni yıl ağacımın yanına uzanmış fıtıktan müzdarip belimin hareketlerini yapıyordum. Ağacın kitap katlarının arasından bu mini minnacık öykü kitabı bana göz kırptı sanki. Sanıyorum ki kitaplığında mucizeler barındıran unutkan bir kadın oldum ben...

Bu yaşıma kadar kaçırdığım o kadar çok şey var ki! Onlardan biri de işte TOMRİS UYAR.

Senaryo yazarlığı kursunda, geçtiğimiz günlerde, KÖPÜK öyküsünün incelemesini yaptık. Ben de yazarın bir öykü kitabını alıp , hemen okumak istedim. ama elimdeki okunacaklar listesi epeyce kabarık olduğu için ve bu aralar kitap harcaması bütçeyi biraz aştığından beklemeye karar verdim. Neyse işte... bir kaç ay önceki internet kitap siparişlerimden birinde promosyon olarak Tomris Uyar'ın bu öykü kitabı çıkmıştı. O günlerde yazarı tanımıyordum dolayısıyla bana pek bir şey ifade etmemişti. Şimdi ise yeni yıla güzel bir başlangıç hediyesi anlamı kazandı. Enteresan bir hikaye değil mi?

Tabi 59 sayfalık öykü kitabı bir kaç saat içinde okundu bitti. arka kapaktaki tanıtım yazısına göre bu öykü kitabı TOMRİS UYAR'ın son yapıtıymış. Konusuna gelince; Güzin, Kenan, Olcay, Sema, Bülent, Deniz yakın arkadaşlar. Yıllar içinde kişiliklerinden kaynaklanan farklılaşmalar, dağılmalar, ayrışmalar ile içlerinde yaşattıkları aşkların ve ihanetin biriken öyküsü. Her bir karakteri bir bölümde vermiş yazar. Karakterin anlatıldığı sayfaları okurken, karşılıklı oturuyor hissini yaşıyorsunuz.  Öyle ki hikayenin bağlandığı ihanetle ilgili hangisini suçlamak gerektiğine karar veremiyorsunuz. Çünkü her bir karakter yanınıza gelip, oturup, ayrı ayrı derdini anlatıyor ve haklılığını savunuyor gibi.

Yaşayan karakterlerle, yıllar geçse de değişmeyen insan öyküleri dinleyeceğiniz usta bir hikaye kurgulamış TOMRİS UYAR.


KİTABIN ADI        GÜZEL YAZI DEFTERİ

YAZARI                 TOMRİS UYAR

YAYIN YILI          2002

YAYINEVİ             YAPI KREDİ YAYINLARI

5 Ocak 2016 Salı

MOMO / MİCHAEL ENDE




MOMO çocuklar için yazılmış, büyüklere öğütler veren sürükleyici bir çocuk romanı.

Biliyorsunuz iki kızım var. MOMO yıllar önce büyük kızıma türkçe öğretmeni tarafından tavsiye edilmişti. Elimizdeki roman yaklaşık 6 yıldır bizimle. Bu dönem küçük kızım Öykü'ye verilen okuma listesinin de başında yer alıyordu. Zeynep'le yaptığımız MOMO hakkındaki sohbetlerde romanın çok etkileyici bir hikayesi olduğunu söyler, mutlaka kardeşinin de okuması gerektiğini belirtirdi. Ben de bugüne kadar merak etmiştim ancak okuma fırsatı bulamamıştım. Neyse efendim bugüne kısmetmiş...

Öykü'nün ödevi gereği okuduğu romanların kısa bir özetini hazırlaması da gerekiyordu. Ben de kızıma yardımcı olmak hem de merak ettiğim bu çocuk romanını okumak istedim. Romanla ilgili karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak için kaçırılmaz bir fırsattı. Romanı elime aldım ve bitirmem bir gün bile sürmedi. Keyifle okudum. Dili küçüklere yönelik olduğu için çok çabuk okunabilen bir roman.

Hikayesine gelince...

Zamanı kontrol ederek dünyayı ele geçirmeye çalışan, tamamen gri giyinmiş, durmadan sigara içen, mutsuz duman adamlarla çevresine umut ve mutluluk dağıtan sevimli çocuk kahraman MOMO arasındaki mücadeleyi okuyoruz romanda. MOMO'nun anne ve babası yok. Bulunduğu şehirde harabelerin arasında tek başına yaşarken mahalleliler onu buluyor ve yaşadığı yeri onun hayatını sürdürebileceği bir düzene kavuşturuyorlar. Onlar MOMO'ya yardımcı olurken MOMO da onlara yardımcı oluyor. MOMO'nun doğuştan gelen bir üstün yeteneği var. İnsanları dinliyor. Onların sorunlarını sessizce dinlerken onların rahatlamasını sağlıyor, böylece kavgalar bitiyor, sorunlar çözülüyor.

Çocuklara yazılmış ama büyüklere öğüt veren roman dedim çünkü hikayede bahsi geçen DUMAN ADAMLAR günümüzün silah tacirleri, emlak kralları ya da para için gözünü kırpmadan insanları veya ülkeleri yok etmeyi amaç edinmiş kişileri simge olarak ifade ediyor. Bugün yaşadığımız dünya ile romandaki olay kurgusu o kadar benzeşiyor ki okurken yüzünüze şaşkın bir gülümseme yerleşiyor.

Roman mutlu sonla bitiyor ama maalesef gerçek dünyada böyle giderse DUMAN ADAMLAR savaşı kazanacak gibi.


26 Kasım 2015 Perşembe

SATRANÇ / STEFAN ZWEIG


SATRANÇ / STEFAN ZWEIG "...dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır baskı uygulayamaz."

Çok etkileyici bir kitap okudum arkadaşlar. Avusturyalı yazar STEFAN ZWEIG'in ölmeden hemen önce tamamladığı birkaç düz yazı metinden biri olan SATRANÇ öykü / roman tadında, psikolojik öğeleri yüksek etkileyici bir metin.

Bu kitap kadar yazarın bu son birkaç metni tamamladıktan sonra eşiyle birlikte intihar etmesi de tüylerimi diken diken etti diyebilirim. Bu kitabın son bölümünde "SATRANÇ ÜZERİNE" başlıklı çeviriyi yapan AHMET CEMAL'in kaleme aldığı bir değerlendirme yazısı da yer alıyor. Yazıda kitabın içeriğiyle ilgili değerlendirme yapılırken yazarın hayatına da kısaca değiniliyor. STEFAN ZWEIG'in yazarlık başarısı özellikle psikolojik öğeleri son derece etkileyici şekilde kullanabilmesinden geliyor. Kendisi aynı zamanda çok usta bir psikolog olan yazar ikinci dünya savaşı döneminde bir konferans için gittiği Brezilya'ya yerleşiyor. Savaştan uzak olsa da Nazilerin yaptıklarını duyuyor, derin umutsuzluk duygusu içinde hayatı katlanılmaz bularak ölümü seçiyor.

Okuduğumuz metinde ana üç karakter "satranç oyunu simgesi" üzerinden kişilik, dönem, psikolojik baskının neden olduğu çöküş anlatılıyor. Çevirmenin eklentisiyle birlikte toplamda 83 sayfa olan metin elden bırakmadan bir çırpıda okunabiliyor.

Benim değerlendirmem bu kitap üzerinden bir genelleme oldu. Birinci ve ikinci dünya savaşı arasında yaşamış farklı coğraflardaki tüm yazarlarda gördüğüm savaşın derin izi bu metinde çok daha derinden kendini gösterdi. Savaşın fiziksel değil ama ondan daha yıpratıcı psikolojik yok etme gücü bu kitapta kendini net bir şekilde göstermiş. Savaş dünya için her zaman bir yıkım olmuş. Umarım dünya bir savaşa daha yürümüyordur.

Etkilenerek, dolu dolu okuyacağınız bir kitap daha...



KİTABIN ADI               SATRANÇ

YAZARI                         STEFAN ZWEIG

YAYINEVİ                    İŞ BANKASI

SAYFA SAYISI            83

YILI                               2013

8 Ekim 2015 Perşembe

O / STEPHEN KING





Ben gerçekten KORKAN lardanım. Korku filmi izleyemem, en dehşet sahneler yaklaşırken ya gözlerimi kaparım (...kesin kaparım) ya da kocamın arkasına saklanırım. Bu yaşıma kadar hiç sinema da korku filmi izleme riskine girmedim mesela. Aynı şekilde korku romanı da okuyamazmışım. "O" ile anladım...

Yazar Stephen King'in YAZMA SANATI isimli kitabını okumuş, buradan da sizinle paylaşmıştım. Yazar o kitabında yazma serüveninden bahsederken, yazar olmak isteyenlere çok değerli ipuçları da veriyordu. Benim gibi acemi yazarlar için başucu kitabı diyebilirim. Tabi yazarın ilk okuğum kitabı bu olunca ve kitabında kendi yazdıklarından, benzer türdeki diğer yazarlardan örnekler verince ödevini yapması gereken bir öğrenci misali kütüphanenin yolunu tuttum. 

Resimde gördüğünüz romanı semt kütüphanemizden aldım. 1987 baskısı. Yazar romanını dört yılda tamamlamış. Zaten roman hemen ardından 1990 yılında Amerika'da bir dizi film serisine dönüştürülmüş. Yazarın romanlarının en büyük özelliği de bu bence. Neredeyse kitaplarının yarısı sinema filmine çekilmiş başyapıtlar. Bu arada konuyla çok alakalı değil ama unutmadan belirteyim yazar ALTIN KİTARLAR'la başladığı yolunu yayınevi değiştirmeden yıllarca sürdürmüş. Bizde de bu tarz bağlılığı Hıfzı Topuz Remzi Yayınevi arasında görürüz. Onlarda yıllar yılı birlikte çalışıyorlar. Güzel bir durum....

Neyse romana gelince, evet bitirdim. Genelde gündüzleri çok fazla koşuşturmam olduğu için yatmadan önce okurum. Ama işte ben korkak yatmadan önce korku romanı okursam bütün gece rüyama girecek korkusuyla yatakta dönüp durduğum için bu romana özel gece biraz gündüz çok okuyarak tamamladım. Türü sevenler zaten çoktan okumuşlardır bu romanı. Ama okumayanlar için ben izlenimlerimi şöyle özetleyebilirim;

Karakterler başlangıçta üst üste geliyor, biraz karışıyormuş izlenimi veriyor ama üçüncü bölümden itibaren tek tek yaşadıklarına hikaye odaklandıkça karmaşa ortadan kalkıyor. Her birinin hikayesi birbirinden farklı, fiziksel ve karakteristik özellikleri nedeniyle diğer yaşıtlarından ayrılan 7 çocukluk arkadaşı birbirlerine ettikleri yemine bağlı kalarak yıllar sonra kasabaları Derry'e dönüyor, tüm kabuslarını yeniden yaşamaya başlıyorlar. Dolayısıyla hikaye bir çocukluk dönemine gidiyor, bir karakterlerin olgunluk dönemine dönüyor. Romanın kotü karakteri bir PALYAÇO. Aslında iblis olan bir palyaço. Zaten hiç anlamamışdır palyaçolar neden çocuklar için komik karakterlerdir. Ben çocukluğumdan beri hiç haz etmem palyaçodan. Acaba küçükten bu romanın dizi versiyonuna bir yerlerde rastgelmiş olabilir miyim? 

Romanın kurgusunda bir sonraki adımı tahmin edemiyeceğiniz dehşet sahneleri, şaşırtmacalar ustalıkla kullanılmış. Böyle bir hikayeyi kurgulamak, basit bir zihnin işi olamaz. Tamamladıktan sonra yazarın kendini toparlaması ne kadar zaman almıştır onu da merak ettim doğrusu. 

Eğer siz de korku romanı türünde bir okuma yapmak istiyorsanız. Bu romanı tavsiye ederim. Önce romanı ardından filmi.

Heyecan dolu okumalar dilerim. 


ROMANIN ADI           O

YAZARI                      STEPHAN KİNG

YAYINEVİ                 ALTIN KİTAPLAR

YAYIN YILI              1987

SAYFA SAYISI         400


26 Eylül 2015 Cumartesi

GERÇEK ÖZGÜRLÜK / DOĞAN CÜCELOĞLU



"Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır. Ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır." YUNUS EMRE

Bugün sizlere çok değer verdiğim birine hediye olarak aldığım ama sonra yine bana dönen bir kitabı tanıtmak istiyorum.  Kitabın her bölüm başında yukarıda yaptığım alıntı gibi bölümde işlenecek konulara anafikir oluşturacak özlü sözler mevcut. örneğin yukarıda büyük halk ozanı YUNUS EMRE'nin sözü. Çağılar öncesinden olsa da ne kadar doğru ne kadar insana özgü değil mi?


Kitabın yazarı, ünlü psikolog Doğan Cüceloğlu üniversite yıllarında tanıdığm bir yazar. Hep bu tabiri kullanıyorum okuğum yazarlarla sanmayın kendileri şahsen tanıyorum. Bir çoğu ile fiziksel olarak karşılaşmadım bile. Ama ben zaten kişinin kendisiyle değil yazdıklarıyla ilgilenenlerdenim. Tanımak benim için kitapları aracıyla tanışmak, iletişime geçmektir.

Neyse efendim... O gün bu gün yazarn kitapların okurum. Her kitapla yeni bir ben olurum. Doğru bildiğim yanlışlar insan olmanın getirdiği zorlukları nasıl kolaylaştırabileceğimi bu kitaplarla öğrenmeye çalışırım. Sosyal bir canlı olmak zor. Doğduğumuz andan itibaren sürekli etkileşim içine giriyoruz. Sevdiklerimiz bile bizi korumak, sevmek, ilgilenmek isterken farkında bile olmadan sıkıntılara sürükleyebiliyor. Kimi zaman nefes alamaz, çözüm üretemez hale geliyor, hayatın bizi ne kadar zorladığını düşünüyoruz. İşte bu dönemlerde Doğan Cüceloğlu'nun mesleğindeki uzmanlığı, insancıl yaklaşımı, ülkemizde ve uzun yıllarını geçirdiği Amerika'da edindiği deneyimleri & gözlemleriyle ortaya koyduğu kitaplar ilaç gibi geliyor. Sadece mesleğinde edindiği deneyimlerle kalmayıp kendi hayatından da ortaya koyduğu tecrübeler ders verir nitelikte. Bu kitaplar sayesinde yaşadığımız sıkıntıların bize özel olmadığını, farklı insanların çok daha farklı ve zor durumlarla karşılaştığını ve nasıl çıkar yollar bulduğunu deneyimliyoruz. Dolayısıyla zaman zaman karanlık bulutlarla kaplı hayatlar yeni bakış açısıyla aydınlık bir güne dönüşebiliyor. Benim için gerçekten bu kadar iddalı ve bu kadar net...

Gerçi benim bu kitabı hediye ettiğim kişi kitabı tamamlayamadan bana iade etti. Keşke okusaydı. Eminim ki açıp açıp tekrar okumak isteyeceği bölümler olacaktı. Açıkcası kitabın bazı bölümleri ders kitabı niteliğinde, Diğer kitaplarında olmadığı kadar çok akademisyen bir tavır hissettim. Ancak sabır gösterip okumaya devam edildiğinde ve burada aktarılanlar hayata uygulandığında farklı bir bakış açısı kazanıldığı kesin.

Aslında psikoloji açısında karmaşık olabilecek konu başlıkları öğretici dinleyici mantığında hikayeleştirilerek karakterlere anlattırılmış.  Hikaye  Anadolu'dan gelmiş İstanbul'da psikoloji okuyan genç bir delikanlının aynı bölümde okuyan hayran olduğu doğma büyüme İstanbul'lu farklı koşullara sahip sınıf arkadaşına aşkını itiraf etmesi ve hiç beklemediği şekilde reddedilmesiyle başlıyor. Bu görüşmenin ardından şans eseri karşılaştığı yaşlı, bilge adam  GERÇEK ÖZGÜRLÜĞÜ bulmasında yardımcı oluyor. Bu bu yolculuğa onlarla birlikte bizler de dahil oluyoruz.

Kitapta özellikle hoşladığım bir kaç nokta var. Gerçek karakterlerin hayat hikayelerinden örnekler verilmiş. Kerim Altınok - Selim Altınok gibi. Her bölümde yukarıda da belirttiğim gibi bölüm için anafikir oluşturacak  alıntı sözler kullanılmış. Karakterler her bölümde İstanbul'un farklı mekanlarında buluşuyor ve sohbetlerini yapıyorlar. Bu da hayatını yeniden keşfederken şehri de yeniden keşfetmek duygusu oluşturuyor.

Siz de GERÇEK ÖZGÜRLÜK yoluna çıkmayı düşünüyorsanız bu kitaptan başlayın derim. Keyifli okumalar...

KİTABIN ADI           GERÇEK ÖZGÜRLÜK

KİTABIN YAZARI   DOĞAN CÜCELOĞLU

YAYINEVİ                REMZİ KİTABEVİ

YILI                           2014

SAYFA SAYISI        327


14 Eylül 2015 Pazartesi

BİR EĞİTİMCİNİN ÖYKÜSÜ / HESABALİ TURAN



"Anı biriktirmek" ciddi bir iştir arkadaşlar. İnsan "kemale erme" yolundayken daha iyi farkediyor bu gerçeği. Anıları olmayan insan içi boş bir kutu gibi misal. Her anı doya doya yaşamalı, her andan zevk ve ders alabilmeli insan.  Belki diğer önemli bir nokta da bu anılarını sevdiklerine aktarabilmeli.

Küçük şeylere anlam yükleme alışkanlığı ( ya da oyunu) diyelim benim bu yaptığıma. Bir kaleme, bir yüzüğe, bir çerçeveye, bir kitaba... Anlamlı olduğunda daha değerli oluyor o şey benim için. İşte yukarıda fotoğrafı yer alan anı kitabı da aynen bu sebebten değerlidir benim için.

Rahmetli kayınpederim kitapta yer alan coğrafyada doğmuş büyümüş,  yazar Hesabi Turan'ın geçtiği yollardan geçmiş, öğretmen lisesi mezunu bir eğitimciydi. Hep anlatırdı benzer anılarını. Büyük şehirde yaşamakla Anadolu'nun ücra köşelerinde varolmaya çalışmanın farkını ısrarla vurgulardı. Rahmetli olmadan bir yıl önce eşim bu anı kitabını bulmuş ve babasına hediye etmişti. O kadar etkilenmişti ki. "Benim yaşadıklarımı, benim anılarımı yazmış sanki" demişti. Şimdi kendisini rahmetle anarken bu kitabı ben de okudum, "büyükşehir ve anadolu" derken neler söylemek istediğini daha iyi anladım.

Bugün farklı bir zamanda, çok farklı koşullarda yaşıyor olabiliriz ama geldiğimiz noktaya nasıl ulaştığımızı anlamamız ve o dönemin ruhunu içimize sindirmemiz önemli. Tarihini, bırakın uzak geçmiş tarihi yakın geçmişini bilmeyen bir genç toplum bizi nereye götürebilir? Koşullarımızdan şikayet etmeden önce Cumhuriyet"in temellerini atan eğitimci, mühendis, hukukçu, bilim adamı vb. kişilerin nasıl koşullarda eğitim aldığını ve ülkeyi nereye getirdiklerini bilmemiz şart.

Düz yazıya yakın bir tarz da kaleme alınmış bu anı kitabında dün ile ilgili bilgi sahibi olurken bugüne dair dersler çıkartacaksınız. Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan bu kitap çok da cüzi bir fiyata satılmakta. Alın ve mutlaka okuyun derim.

Sevgilerimle,


KİTABIN ADI :    Bir Eğitimcinin Öyküsü

YAZARI:      Hesabali Turan

YAYINEVİ :   Yapı Kredi Yayınları

SAYFA :          194