5 Mart 2014 Çarşamba

Eski semte yolculuk. VEFA ve LABİRENT SAHAF

Aslında geçtiğimiz pazar planımız, İstanbul'da yaşıyor olmamıza rağmen yıllar yılı gidemediğimiz VEFA BOZACISI'na gitmek, bizim kızlara bozayı yerinde tattırmaktı. Tabii aynı zamanda Vefa semtinde küçük bir gezintiyle, çocukluğumun geçtiği bölgenin havasını da koklatmak istemiştim. Ama hayatın en sevdiği tarafıdır hep süprizlerle doludur,  o gün de bizi çok mutlu eden bir süprizle karşılaştık ve gezimiz bu süpriz nedeniyle biraz uzadı....

Vefa'da Şehir Tiyatrolarının tarihi REŞAT NURİ sahnesinin arkasına arabamızı park ettikten sonra tam sağımıza bir döndük ki eski bir sahafla karışılaştık. Kızlarım ve ben maden bulmuş keyifle içeriye daldık. Hiç sahaf gezdiniz mi, çok zengin hazinelerle dolu, büyülü yerlerdir. Sıfır kitapların kokularına da bayılırım ama o sahaflardaki sararmış, yüzlerce elden geçmiş, defalarca sayfaları çevrilmiş kitaplara dokunmanın keyfi bir başkadır. İkinci el oldukları için de fiyatları çok uygundur. Neler yoktu ki içerde romanlar, 1940 tarihli mecmualarının fasükül ciltlemelerinden yapılmış kataloglar, yabancı dilde bir çok yayın, antika eşyalar vs.


Her birimiz hemen birer kitap aldık ama daha uzun zaman ayırabileceğimiz bir vakitte tekrar uğracağımıza dair birbirimize söz verdik. İnanın içerde 1 - 2 saat kolaylıkla geçer. 


Vefa semtinin bize süprizi bu kadarla bitmedi. Çocukları yıllardır kütüphaneye götürmek isterdim, İstanbul koşulları nedeniyle bir türlü kütüphane gezdirme, havasını koklatma şansım olmamıştı. Labirent Sahaf'ı 100 mt.kadar geçince karşımıza "Sibyan Okulu" olarak açılan şimdilerde kütüphane olarak hizmet veren bir bina çıktı. Şansımıza açıktı da ... tarihin içine bir adım daha attık ve kütüphaneyi turladık. Çok küçük bir kütüphane olmasına, raflarında yayın çok az olmasına rağmen içerde öğrenciler sessizlik içinde derslerini çalışıyorlardı. Bizim çocukluğumuz da böyle geçmişti. Bizler internet çocukları olmadığımız için en yakın kütüphane de alırdık soluğu. Ödevlerimizi orada yapar, kitap ödünç alır, okur verirdik. Güzel günlerdi... Ama baktım bizim kızların da ilgisini çekti. Sahi ne oldu mahalle arasındaki kütüphanelerimize? Yoksa biz okumayı, araştırmayı mı unuttuk? 


Recai Mehmet Efendi Sibyan Mektebi


Bu süprizlerin ardından asıl hedefimize ulaştık. Vefa Bozacısı'nda aldık soluğu, marketlerde satılanlarla ilgisi olmayan taze bozalarımızı leblebiyle birleştirdik, lezzetin keyfini sürdük. Mekan kurulduğu yıldan bugün aynen korunmuş, Atatürk'ün boza içtiği bardak duvarda özel camlı alanında sergileniyor. Mekanın hemen karısında yer alan kuruyemişçi de Vefa Bozacısı'yla aynı tarihte açılmış. Vefa Bozacısı'nın sahipleri hiç leblebi satmayı düşünmemişler, bu da onların kısmeti, herkes kendi kısmetini yemeli demişler. Ne güzel değil mi? 




Fırsat bulduğunuz an gidin, bugün bugündür yarın ne olacağı belli değildir! Keyifli gezmeler, mutlu okumalarınız olsun. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder